20 Ocak 2016 Çarşamba

İŞİ EHLİNE VERMEK LAZIM

Bir insan düşünelim. İsmi de yabancı bir isim olsun. Hcı.
Bu insan için akrabaları, çocukları vs. hiç kimse önemli değildir.
Diyelim ki doktora yaptı.
Kendi doktora tezini, tüm kütüphanelerden, enstitülerden, arşivlerden vb. çalıyor ve imha ediyor.
Aslında her bilim insanı kendi doktora tezi okunsun ister. Hatta pek çok dile çevrilsin ister.
Ama bu Hcı, doktora tezini tamamen yanlış ve hayali verilerle yazdı.
Tezinin içindeki veriler tamamen hayal ürünü.
Birkaç arkadaşı ile akşam kafa çekiyorlar. Yani rakı içiyorlar.
O masada kafadan verileri dolduruyorlar.
Ama istenen sonuç çıkmıyor.
Program çalıştıracak programcı suçlu oluyor. Komünist olduğu için bunların sonuçunu tam çıkarmıyormuş.
Peki beklenen sonuç çıkması için verilerin ne olması gerekir? Öğreniyorlar.
Bir rakı masası daha. Verileri tamamlıyorlar.
Sonuç çıkıyor.
Jüri kuruluyor. Bizim milliyetçi uşaklar ayağına tezler geçiyor.
Ama içi hep yanlış. Okuyan yok ki.
Ama bizim Hcı uyanık.
Birgün bu tez birisinin eline geçebilir. Komünistlerin yani.
Tezi okuyabilirler.
Yanlışları ortaya çıkarabilirler.
Verilen ünvanlar iptal edilebilir.
O halde nasıl olsa ünvanlar alındı.
Sıra geldi tezi çalıp imha etmeye. Anında, tereyağından kılı çeker gibi operasyon tamamlandı.
Çünkü hırsızlık Hcı'nın ruhunda var. Doğuştan yetenekli.
40 küsür sene oldu. Hırsızlığı bilinmesine rağmen, kimse ilgilenmiyor.
Ona hırsız, sahtekar diyenler, "rahatsız, akıl hastası, kafayı yedi" diye tanımlanıyor.
Hatta bugünlerde memleketi savunmak da ona kaldı.
Bazı öğretim üyelerinin yayınladığı bildiriye imza atmadığı için kendini övüyor.
Zaten hepimizin görevi bu.
Ama yalakalığın bile sahtesini yapıyor.
Anlayanlar anlamıştır!
Kim mi bu sahtekar?
Gerçek hayatta böyle bir canlı olamaz.
Rüyamda gördüm. Üstüm açık kaldı galiba. Kabus görmüşüm. Hayırdır inşallah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder